29 Haziran 2014 Pazar

pardon.

beni takip ettiğini biliyordum.
ama!
hadi git şimdi...

23 Kasım 2013 Cumartesi

vefa imtihanıydı...sınıfta kaldı...olsun..

düşünce ve özellikle onu ifade özgürlüğünün;iktidar tarafından ülkemizin gelişmiş beyin ve kalemlerine yasakladığı bir ülkede yaşıyoruz gkc ne sandın! blog yazmak senin ne haddine...
artık kanamasada içindeki acıların anlanıyor olmasını geç,hüznünü hafifletmeye çalışmak yani yazmak bile suç...
neden diye düşününce de buldum sorumun cevabını...
vicdanlarına dokundum insanların...sonunda gördüm ki ortada bir yanlış var ama yinede devam edilecekse işte bunun adı vicdan...bir şey yokmuş,aslında herşey normalmiş gibi davranırken ansızın rahatsız eden birşeyler var demekki...
bir şey geldi aklıma yazayım dedim....anne şefkatiyle sevdiğim,bebeğim gibi gördüğüm,hiç kıyamadığım fln vs vs vs...yok ya...o da istemezdi böle olmasını da işte Allah istemiş elden ne gelir...
kader bu.. ama benim değil; onun vefa imtihanı...
hayatta en en en önemli duygunun vefa olduğunu öğrendim.. Allah'ım kimsenin sevgisine-kalbine-yaşanmışlıklarına ihanet edecek kadar beni vafasız bir kul eyleme... al canımı onun yerine ama yine de kimseyi böyle üzgün bir hayatla başbaşa bırakmama engel ol... al canımı....ne olur beni bir gün vefasız bir kul,bir insan eyleme..
affettim gitti bile...

9 Mart 2013 Cumartesi

bir özür...


bir özür borçluyum sana..
hiç olmayacak hayaller peşinde seni de süreklediğim için ...
değer yargılarımızın farklı olduğu ellere emanet ettiğim için seni.
ama onlara kızma n'olur..
onlar bilemez elbette senin kıymetini.
hata bende!ne işin var senin o ellerde bir yudum sevgi için...
en ucuz romanları yazdırdım sana onlarla beraber...
terkedildin...
dostun sandığın göz dikti ona buna...
senin için yapamayacağı hiç birşey olmadığını söyleyenler,seni dikenli teller üstüne atıp hızla koştu başka kollara...onlara senin kıymetsiz olduğunu söyledi...
yalnız kaldın benim yüzümden hemde çok...
özür dilerim kanat çırpınışlarını duymadığım için...
çıkmaya çalıştıkça dahada dibe ittiğim için...

ey kalbim..

affet beni...
seni hep kırık yelkenlere bağladığım için...
sana yer açmayan yüreklerin yanına konar göçer misafir ettiğim için...
ama merak etme,bitecek bu göçebe hayat..
tek kanatla uçulamaz ki...
bulduğun zaman diğer kanadını,işte asıl özgürlük olacak o zaman...
yerleşik hayata geçeceksin...bitmez tükenmez mutlulukların olacak..
bir balon,bir topitop,bir şıpsevdi sakız...minicik gibi görünen aslında kocamaaaan mutlulukların olacak...mutluluktan yükselecek,yükselecek,yükseleceksin...
ve orda sonsuza kadar mutlu yaşayacaksın..
yaşayacaksınız...
siz ikiniz..

özür dilerim kalbim..özür...

30 Aralık 2012 Pazar

can kırıkları..


şimdilerde elimde bir bıçak murathan munganı arıyorum.."insan masumiyetini bazen başkalarının günahıyla öder" dediği için..çok doğru söylemiş...anlatacaklarıma şahit olmanızı istemediğim için susuyorum ben biliyor musunuz?yazık olur...acırsınız bana...işte deli gökçe'nin sebepleri bunlarmış der,beni anlarsınız....
korkuyorum beni anlamanızdan,çözmenizden...
acıyı bilenler  anlamlı anlamlı başını sallıyor. duygulanmış gibiler, etkilenmiş gibiler, hüzünlenmiş gibiler...ama aslında ne hissettiğimi anlamıyorlar ki....
can kırıkları...
kocaman bir vazo düştü yere..paramparça oldu ...her yere dağıldı parçaları...kocaman olanları toplamak kolay oldu...hemen topladık.. süpürge geldi;kalan olmasın etrafta aman!küçücük bir cam nasıl can yakar sonra...halılar kaldırıldı sandalyeler koltuklar..kendimizce tertemiz oldu artık hiç biryerde kalmadı cam kırığı,hem tedbirliyizde(!) bir kaç gün terlikte dolaşmamız lazım evde...
neden sonra ; unuttuldu,hayatın akışı içinde o terlik en fazla bir gün durdu ayaklarda..
kimseye cam batmadı,sorun olmadı...
ama ya can kırıkları...onlara ne olacaktı?can'ı kıranlar,cam'ı kıranlarla eş değer olamazdı değil mi?
bütün bunların bir bedeli olacak, o minik cam kırığı,hani tamamen temizliğimizi sandığımız camın parçası aylar,hatta yıllar sonra saklandığı köşeden çıkıpta bir kıymık misali batınca can'a ?
işte şimdi bende dünyanın bir yerinde yıllarca benim  haberim olmadan yaşamış birine bütün hayatımı anlatmak istiyorum..
1 değil...
2 değil...
tam 3 kez demek istiyorum..
işte bu yüzden şimdi herkese korkuyla yaklaşmam,arkadaş denen şeye zerre güvenim olmaması,herkesin benim gözümde suçlu olması...ama dur...dur bekle...bende güvenmek istiyorum diye haykırmak istiyorum...neden....niye...kime bu sitem?..
bazen ona bişeyler yazarsın, yazar silersin,yazar silersin.o hiçbirini okumamış olur; ama sen hepsini söylemiş olursun.
şimdi can'ıma batan cam'ı çıkardığımı ama oluk oluk kanadığını görüyorum...
can'a mı üzeleyim,çok kıymetli olduğunu sandığım cam'a mı...
can kırıkları ha?canına tüküreyim gökçe...
dur!












oku şimdi...
: )

18 Kasım 2012 Pazar

erkek güzeli...

cesaretim olur o zaman...
açık seçik ve hiç korkmadan..
sonuna dek dürüst ve sevgiyle...
çok narin....çok hassas...çok kırılgan...çok çok çok...
korkuyorum bensiz olacak olanlardan...
düşünemiyorum ..
yazamıyorum..
açıklayamıyorum...
biliyorum ki olmaz...
söylemeye dilim varmıyor..tek yapabildiğim dua etmek....oralarda mutlu olabilmen, bir kuş misali özgür hissedebilmen için...

25 Eylül 2012 Salı

taslak

yazmak yazmak yazmak istiyorum...
baktım ki insanlar bakışlardan anlamıyor,kelimeleri oyuncak ettim hislerime...
oyuncak hamuru misali;renk renk..şekil şekil...
veeeeee.
söylemek istediğim çok şey var.ama hepi taslaklarda kayıtlı beklemeye mahkum edildi tarafımdan...
çünkü söylenenler gitmek istediği yere ulaşmıyorsa,onları ziya etmeye gerek yok de mi?.
haydi o zaman uyuyalım...mdem öyle,bizde bölee=)

1 Eylül 2012 Cumartesi

Gitmek bir eylemdir,unutmak ise devrim!

Yazdim bitti bu kadar...gitmek sadece bir eylemdir...unutmak ise kocamaaaaaaan bir devrim.

26 Ağustos 2012 Pazar

aynı hatalar mı,yanlış insanlar mı?

kırıldım...Allah'a kırıldım..beni Yaradan'a kırıldım...neden benim aslımı göremeyecek insanlar hep?

kırıldım Allah'ıma...beni tam 4 yıl öncesine götüren böylesine duyguları,neden bana yeniden yaşattı diye.aynı cümleleri duyacak ne hata yaptım diye kendime kızıp dururken,iki tane melek geldi yanıbaşıma..en zor zamanlarımda ne olduğunu hiç anlatmadığım halde kalbimin vesvesesini alıp da götüren...hanifemle habibem...biliverdiler halimi,çünkü ben kırgındım onlarında "en sevdiği"ne,belli olmaması imkansızdı...

merkür;güneş sisteminin güneş'e en yakın gezegeni..
jüpiter;güneş sisteminin en büyük gezegeni...

iki farklı gezegen,ikisinide Allah yarattı..merkür jüpitere ben neden en büyük değilim diye,jüpiter merküre ben neden güneşe yakın değilim diye isyan ediyor mu?hatta bir ses geliyor mu neptün den..güneşe en uzak olan benim size ne oluyor diye...hayır...hepsi dünyanın düzenini bozmadan ahenk içinde duruyor yerinde...çünkü ne kadar farklı olursak olalım,hepimizi yaratan tek...farklılıklarımız mutlu olmamıza dünyanın düzenine engel değil tam tersi renk,ahenk,cümbüş...

ben hiç böyle düşünmemiştim aslında..ama insanlara yanıldıklarını gösterecek gücümde yok.hem Allah gösterir tüm gerçekleri benim birşey yapmama da gerek yok aslında..derdi vermişti Allah ama çareside yanıbaşındaydı görebilene...

böyle olmuştu 2 yıl öncede.Tüm yollar Allah'a çıkmıştı,olması gerektiği gibi...nasılda özlemişim O'nu...nasıl  merhametli,hemen açar kapılarını...alır yanına..sen gitmediğin sürece asla bırakmaz...ama giderde bir gün sonra geri gelirsen yine açar kapısını...hoşgörü kaynağım...haznesinde herşeyin sonsuz olduğu Allah'ım;uzun uzun konuştuk seninle,ne bir arada ne de ayrı dedik...gönlümden geçenleri en iyi sen bilirsin.. tek istediğim sükunet...

şimdi susuyorum,ama bir gün konuşursam bilinir ki;Allah'ım istedi...

14 Temmuz 2012 Cumartesi

istikbal...

biri var..çok ama çok kıymetli...
kimbilir belki.... bilmiyordur bile benim hayatımdaki önemli yerini...
herşeye olumlu bakmayı ama pollyanna olmamayı,acıda çekmeyi;dozunda,olgunlaştıracak kadar;kimden öğrendim ben..
hayatımın baş kahramanı...
hafta boyu gelmesini istediğim derslerimin öğretmeni...
birlik duygusunu nasılda işlemiş içime,hep beraber üzülüp hep beraber sevinmeyi...kısacası paylaşmayı,derdi sevinci..
öğretmen istikbaldir...öğretmen istiklaldir..
inanmadığı hiçbirşeyi savunmayan,söyleyeceklerini sakince söyleyen,güzel öğretmenim benim...
bilmem ki;varsa beni seven insanlar,ben bugün hayata rağmen mutluysam,gülümsemeyi biliyorsam her daim;ailem ve sizin sayenizdedir..
bir insana saygı duymak için öncelikle onu sevmemiz gerektiğini,arkası boş bir saygının sahte olacağını,hayata dair herşeyin anahtarının sevgi olduğunu,sevdikten sonra saygınında başarınında mutluluğunda geleceğini nakış gibi ince ince işlemiş yüreğime..
işini sevmeyi;özen gösterip temiz pak gitmeyi, uygulayarak öğretti...
kendine değer vermeyi....
saygının kıyafetle,oturma şeklinle,dilde söylemekle olmayacağını, iyi insan olmakla,öğretilen değerlere bağlı kalmakla olacağını bana öğrettiğiniz için size minnettarım ...
nasıl şanslı öğrencileriniz...sizden öğrenecekleri onca şeyle hayata karşı bir adım önde başyalayacaklar inşallah...
bana öğrettiklerinizi yazmakla bitiremem ki...ama çok iyi billiyorum ki öğretmenim;anahtar kelimelerimiz;sevmek ve gülümsemek...



dünyalar güzeli bukle bukle saçlarına değmiş bu kıymetli toka...

hep benimle olacak...

sizi benim karşıma çıkartan hayata teşekkürler..

filiz reisoğlu'na...saygılarımla ve sevgilerimle...

6 Temmuz 2012 Cuma

emanet..


emanetiniz...
bir ömür emanet bana,ablama...
birbirinize verilmiş en güzel hediyesiniz;annem,babam...
kolay değil bi insana katlanmak,çünkü kendi dışında herkes yabancıdır insana..eşin bile olsa..ama sabır etmek gerekir..
hemen vazgeçmemek...



yaşım gereği çoğu kez yanlış bulsamda;biz olmak adına "ben"leri tüketmiş fedakar
annem benim...
hayatı heyecan ve maceradan ibaret saymayıp güven/sevgi/sırdaşlık gibi duygulara bağlı kalan
babam benim...
hayatınızı sola olmaktan çıkarıp koro olmak kararı.ve işte bu aldığınız en doğru karar: )

fonda annemle babamın şarkısı:coşkun sabah"aşığım sana"...

...mil...

(fonda dinlenen şarkı:selçuk ural-güle güle sana)

tıkanıp kalır ya hani bazen kelimeler..
bir bir patlar içinde...
oysaki dün yolda yürürken mıh gibi iğnelemiştim kelimeleri aklıma.ama neredeler.yoksa onlarda mı korkuyor benim gibi...anlaşılan kelimelerde benim gibi bağlanmayı sevmiyor...=)
zamanın ötesinden entry.
uzaklardan bir ses geldi..
oysa ki ben ilk defa veda edebilmiştim..zor olmuştu evet  ve şimdi daha net görüyorum..mil ötede hayat nasıldır bilmem ama burda devam ettiğini farkettim...yinede içim buruk;tarif edemeyeceğim birşey var,gerçekten anlayabilmiş değilim.
tek bildiğim;
güle güle sana yolun açık olsun...
güle güle sana,seni tanrım korusun...
çilek kadar güzel...

12 Nisan 2012 Perşembe

zamanı gelince...

tütmek...
adı burnunda tütmek oldu..
anlamıyorm ki insan nasıl hem çok özler hemde nefret eder..
şimdi sorsan herkesin bir derdi var,unutamadığı anıları ,alamadığı hesapları...
birikmişlikleri herkesin var..
dönüp bakıyorum;geçmişin tüm yolcuları uzaklarda...çünkü insanlar aldanırlar..
*
Üzüldüm... müstesna kalbinin böyle hissedebileceğine, en zoru bile çözebilen zihninin böyle düşünebileceğine hiç ihtimal vermemiştim. Tam hayal kırıklığımı cümlelere dökecekken susturdu beni içimdeki ses...kapattım telefonu.
“ İnan bana. Sen iyilik yapmak istedikçe dikenli teller bürüyecek etrafını. Sen bir adım attıkça önün sıra ısırganlar boy verecek. Üzgün oluşunu anlıyorum, beni tanıyor ve seviyorsan bu öğüdümü sakın unutma” Elindeki yarı dolu maşrapayla çiçeklerini sulamaya devam ediyordu. Bütün koruma kalkanlarım, düm dikenlerim çivi gibi içime içime batıyordu. pembelerimi alıp gidenlere yenileri ekleniyordu bu tanımlayamadığım dünyada...
Cevap bekleyen bir soru vardı muhatabı ben olan. "Sevmek de isterim, sevilmek de. Çünkü ikisi de mutluluk kapısının anahtarını elinde tutar. O kapıdan girmek için ikisine de ihtiyaç duyar insan.". "Peki kurmaca bir mutluluk mu gerçek bir acı mı desem, hangisiyle yüzleşebilirsin?"
*
konu dağılmış yahu..başa dönelim...

yağmurlar başladı;kırkikindi...hadi sende o yağmurlar gibi bir anda bastır..
gel yeniden,gel...eskisi gibi olsun hayatım,hayatımız...bitsin bu eskiye özlem...dinmek bilmez ızdırap..
ya da dur yarın çok geç olacak...sende bende kaybedeceğiz..
Allah bizi sorduğunda ben sessiz kalacağım...
bak yenildik işte...

15 Mart 2012 Perşembe

la...

yalnızca ben;bu koskaca dünyada sevecek birilerini arayan küçücük bir kızım...
sadece sahip olamadıklarımızın önemsendiği şu dünyada inatçıyım minik şeyleri sevmeye..
bardak kırıldı diye su içmekten vazgeçilir mi hiç?aslında bir bilseniz;sevmek...ne uzun kelime..hayatı dolu dolu kılar,yaşanılır kılar. ama mana aramamak lazım ki sevmekte. bir gülümsemede, bulutta.. çünkü güzel olan şey istemektir..mutlu olmayı istemek.isteyince oluyor ya zaten..mabel matiz ne demiş;çimenler fillerle güzel... ve benim yalnızlığım insanlarla dolu...
lalalalallaaaaaaaaaa...

8 Mart 2012 Perşembe

değil...değil...

üzüldüm.ama öylesine değil...
boşuna olamaz değil mi?herkesin birşeyler öğrenmiş olması lazım değil mi?
ben öğrendim..
herkes büyümüş ben hala çocuk kalmışım bunu bir kez daha gördüm.
ama neden anlamıyorlar bu benim maskem.hayatı çekilir kılan bir bilmece...çözmek lazım onu.affetmeyi bilmek lazım.hata insanlara yakışır çünkü öğretir.birbirine daha çok bağlanmayı, daha çok sevmeyi sağlar çünkü kabullenmeyi öğrenir insan.olduğu gibi kabul etmeyi nitekim.böylece hayat güzelleşir gider..
ama neden bu halkayı bozmaya çalışır insanlar?
ah o yalnızlık...zor şey...kalabalıkların içinde yalnız bir insan tanıyorum bu aralar;aslında bir bilinmeyenli denklem kadar yalın ama çok bilinmeyenli  misali deli...
akrostişim vardı tarafından yazılacak ama bekliyoruz bakalım okuruz inşallah...

yeni bir şey daha öğrendim;hayat içinde bir çok hayal kırıklığı barındırıyor.
ve bunu kimse kabullenmiyor...

değil değil..
böle değil 'di ama oldu...

3 Mart 2012 Cumartesi

pat.

bu şarkı bitmez.
bu müzik susmaz..
bir selam yolla gittiğin yerden..ya da al şarkılarınıda git,gelme aklıma,oturma fikrimin tamda ortasına.alıp gittin sanma mutluluklarımı,bilirsin mutlu olmak için büyük şeylere ihtiyacım yoktur benim..hani çocukken  üflediğimiz  baloncuk çıkan oyuncaklar vardı ya;mutlu olurduk onlarla..sende bir balondun uçtun gittin..sadece elimde boş şişesi kaldı..insan olmak zor daha doğrusu olabilmek zor,bilmek,hissetmek zor...eminimki fillerde çimenlere basınca üzülüyor ama yapacak birşey yok,cüsse büyük...artık yapacak birşey yok anladım.kalbim korkularıyla cesur.

not:ihanet sadakatin tavrını sever...

back to the future.

ama bitti.

19 Şubat 2012 Pazar

sus payı.

yazmayı özlediğimi farkettim..ama bu da birşey mi; eskiye duyduğum özlemin yanında...
sonra sustum.
bir adım geri attım ve yeniden baktım dünyaya.
insanlara,kabalıklara,ince düşünmemezliklerine.
ve karar verdim inat olsun diye değil ama mutlu bir ömür için.
unutmaya..
meramda gidecek var...

8 Aralık 2011 Perşembe

teşekkürler...

bu bir şükür yazısıdır... Yaradana, sabretme gücü verdiği için minnettarlığımı ifade yazısıdır...
içimin taaaa derinliklerinden kopmuştur...
mutlak mutluluk demiştim daha önce/sevmem böyle söylemeyi ama/ne de güzel söylemişim...şu yalancı dünyada gerçek olana-tek olana hissedilen bu teslimiyet duygusu...beni kendi içimde yolculuklara çıkartan bu emsalsiz saygı...sersemim karşında,acizim,küçüğüm çok küçüğüm...yeri göğü yaratan,can veren-yanına alan,hanesinde aklımıza gelen gelmeyen herşeyin sınırsız olduğu Allah'ım...tırtıldım şimdi kelebek oluyorum;rızanla...

7 Aralık 2011 Çarşamba

alegorik dünya'm.


görmeye değer;geçmişin siyah beyaz fotoğraflarına bakıp yepyeni bir karar vermek...soluk geçmişin üzerine atılan ilk renkli fırça darbeleri...

sesim çıkıyor mu benim,
hayat duyuyor musun beni?

benzersiz düşlerin taşındığı bir kalp...çirkin bir çocuk vardı, onu özledim...
bir dakika dur,bir şey konuşacağım seninle.
hep gitmek istediğim de gidemediğim o yere...
hep olmak isteyipte olamadığım o kişiye birşeyler söleyeceğim...
ne kadar da uzun zaman almış,sadece 'başarmak'la mutlu olacağımı kendime kabullendirmem.
onun içinmiş işte,keşiflere çıkmam; hayatta sadece başararak mutlu olunmazmış diye.
esenlerde gidecek var...

sen beni duymazken ,
ben beni duydum hayat...

17 Ekim 2011 Pazartesi

yeniden'cesine...

öyle bir şey yaşarki insan;gerçek yaşamla tüm bağları kopmuşcasına hisseder..ama farkettim ki bu bağlantısızlıkta mutlu olmak kadar gerçek ve doğal...bu duygusal yük öğretici...hem belki iyi oldu ; biz yere erken indik..şimdi yarım yaşanmış mutluluklarımız boğazımda bir düğüm. ama işte hepsi bu kadar. bitti,sonunda yaralarımı sardım ...bgn mutluluk;yeniden gülümsemek...boşver bu halimi sakın darılma;unuttum seni vediye...

5 Ekim 2011 Çarşamba

deneme uçuşu.

zamanın otesinden entry...5ekım2011 de yazılan ...
zordu yeniden birine güvenmek..hele  inanıp birlikte bir adım atmak...adım atmışlığım yok nitekim şartlar zorlayıcı :) ama bunun için içimde bir istek olması bile sevindirici değil mi?bu duygu hakkında herkesin birşeyler söylemek,söyleyebilmek gibi bir lüksü var.ama benim lüksüm şimdi uzaklarda...sabah oldu bir baktım özlemişim.dedim nasıl birşeydir bu?bik bik bik;saçmaladım kendi kendime..sonra durdum ki aşk için yeni bir tarif geldi ta derinden bir yerden...""aşk çoğu zaman sadece bir bakıştan ibarettir""...bekleyendir, bekletendir, nefessiz bırakandır, düşündürendir, düşünendir;çimdir çimendir aşk...onun söylediğine göre ise "iş gücü kaybı":)kendine kendine gülmekten,düşünmekten kendini alamayınca n'olur;çalşamaz insan...dışardan bakınca eğlenceli bu durumlar...ama benim baktığım nokta farklı.şimdi şükür zamanı; Allah'a teşekkür zamanı ...çünkü öğrendik aşk gidiyorum hiç demez ama geliyorum da demez...gelir,hoşgelir...,iyiki  dedirtir taa uzaklardan...öyle zor zamanda öyle güzel gelir ki,yeniden seversin kendini...çimdir çimendir nooriedir...


19 Ağustos 2011 Cuma

canım babam...sevgili babam..

babama dair ; kısacık bile olsa  yazmak,hatta onu düşünmek bile güzel..mis kokulu babam...canım babam..sevgili babam...bitmeyen özlemim,sınırsız sevgimin sahibi,güzel yüreklim...senden benim ve insanların öğreneceği o kadar çok şey var ki,ne olursun kendine dikkat et babam...şefkat babam...merhamet babam...süperman babam...korkularımın gardı ; senden bir gün ayrılacağım korkusunun bile...çünkü bilmek güzel,gerçek olan dünyada sonsuza dek birlikte yaşayacağımızı...Allah'ın baba olarak seni bana seçmesi...en güzel , en kıymetli hediyem...sonsuzum benim...benim..benim..benim...ha bir de ablamın tabi =))

13 Ağustos 2011 Cumartesi

cin ali'nin cin ayşe'si...

küçük,minik,fiyakasız da olur kahramanlıklar..bir günah işlemiş gibi elleri soğuk değil...her gün yeniden ölen umutlar gibi değil...hayatın cin ali'sinin cin ayşe'si gibi...bir kalem çiziğiyle mutlular.çok mutlular..ama mutsuz etmekte  bir o kadar kolay,aman ha dikkat etmek lazım noktalara bile..onlar mutlu kahramanlar,tam da ortasından dalmamak lazım hayatlarına...kaba davranmamak lazım zira paldır küldür kırılmaz kalp,öncelikle "çıt" diye bir ses duyulur..ama kalp çalışkan..minnacık ve çalışkan...durmaz ki...duracakmış gibi hissedersin ama yine de devam ...hayatın cin ali'si ne de olsa kararlı bulmaya cin ayşe'sini...oysa ki kalplerimiz ne kadar kıymetli.o minnacık haliyle nasılda mutlu,tuhaf ama beslendiği tek şey de incelikler;onları esirgiyorlar...hoyrat davranıyorlar...kalp durmuyor ama "çıt" edip,soluyor bir süreliğine..soluk kalp...yama yapmamak lazım kalplere,gün gelir de su alır oralardan,batarsın azizim mazallah...
bu yazı burada biter çünkü  lilly uyuyakalmış...uyandıramam onu;kıyamam ki...devamı sonra.

18:16lilly uyandı...(sanırım lilly'de benim gibi Amy Winehouse sever.çünkü back to black'ı açtığım anda gözlerini açtı,5.kez dinleyene  kadar karşımda dans etti.dans yeteneği bile var;seni seviyorum lilly)  :)
ne demiştik azizim...yolda yürürken aniden geri dönmek istersin hani bazen;zamanı gelmiştir sanki...çünkü "kalbinin götürdüğü yere git"lerin bazen  zamansız,bazen sert bir u dönüşü gibi,bazende kös kös dönüşleri olabiliyor..bir ömür hayali ile çıkılan yollardan isteksiz sapmalar falan..hafıza problemim malum;öyle ki sevgilim olsa adını unutup telefon rehberine bakarak hatırlayacak bir tipim.azizim açık verdim ;desene ondan yalnızım:))ancak aklımdan silinmemiş bir replik ..film Eternal Sunshine.
-wait,wait,wait...just wait..
-wait ;why?
-I don't know..just wait...
nedenleri çok mu önemlidir;gitmelerin,kalmaların,sevmelerin,özlemelerin,hatırlamaların...değil ki.gitmişim işte bu kadar.hatırlamışım azizim ne yapacaksın, neden deyip duruyorsun da ;nedenini bilmen sonucu mu değiştirecek?hem neden müdahale ediyorsun ,benim sonuma..bilmiyor musun sanki benim "son"larım her daim mutlu.ama sanırım sen biraz karamsarsın..o yüzden de çık git hayatımdan.
ya da dur gitme...toz pembe dünyamı toza bulayıp, pembelerimi de alıp gitme......kal yanımda,gel birlikte pembe ama toz değil fuşya pembe bir dünya kuralım..cin ali cin ayşe'sini bence orada bulacak...onlar zaten mutlu,bizim mutluluğumuzla daha da mutlu olacak dünya. hayır;hiç ütopik bir fikir değil..hıhh!sen çok biliyorsun. bu arada lilly yeniden dans ediyor 15. kez back to black eşliğinde...amy,ben,lilly,cin ali ve ayşesi...mutluyuz...

26 Temmuz 2011 Salı

masal kahramanları

kuşuuuuum...
uzağıma düştüğünden beri ısrarla hatırlanan,özlenen,beklenen...yaptığımız onca saçmalık, kat ve kat fazla da güzellikler var...kim bilir farkında bile değildir ama çok şey kattı bana...ta Amerikalardan en kötü günlerime bir maille son verdi,farklı açıdan bakabilmeyi öğretti...üzüntülü anlarımın sorgusuz ortağı oldu haticem...mutlu anlarımda ise benim mutlu olmama benden çok mutlu olduğunu hep hissettirdi...
sabır taşı haticem..neler yaşadı da hiç başını eğmedi,2 damla gözyaşı görmedim o güzel gözlerinde...sarsılmaz bir inancı vardı onu yaratanın en güzel günleri sadece bir süre beklettiğine..inanılmaz bir katlanma gücü olduğunu herkese gösterdi.zor günler geçirdi ama hep sonunda ki o muhteşem mutluluğu,ebedi saadeti görmüşçesine gülümsedi...bekledi...ve bir gün ibrahim kardeşim çıkageldi..sonu gelmeyecek kadar güzel ve sürükleyici bir masalda bu dünya da başlamış oldu...adı:"hatice&ibrahim"..evet o tam bir beyaz atlı prens..haticeme sorsanız tarif edilmezdir elbette ama bence o ; haticemin beyaz atlı prensi..onu atının terkisine öyle bir alıp kaçtı ki...belki bizden uzaklaştırdı ama olsun.üzülmedim.nasıl haticem herşeye göğüs gerdi ise bende onun özlemine göğüs gerdim.şükür Allah'ıma haticemi çok mutlu etti.dualarım kabul olmuştu ; çünkü mevlanaya gittiğimizde,yatsı namazına camiye gittiğimizde,oruçlarımızda o  yanımda iken hiç kendime dua etmeden, önce hep ona dua ettim."Allahım yanımda ki muhteşem arkadaşıma en güzel günleri nasip et "dedim. ve ibrahim kardeşim çıkageldi..iyiki de geldi hoşgeldi...gönlümüzün sultanını ebediyete kadar mutlu etme görevi ona verildi;ne kadar da şanslı...Maşallah...
umut'un tanımı haticem...sabrın eşanlamlısı,kin tutmanın nefret etmenin zıt anlamlısı...anlayış abidesi haticem...bana;'olsun gökçe onuda öyle seviyorum, ben kabullendim' demeyi öğreten insan..aslında daha neler öğretti...bilmem ben ona birşey öğrettim mi  bir insan nasıl çok sevilir göstermem dışında...=))
şimdi öyle haticemin uzak diyarlardan bize gelmesini beliyorum...kafamda o kadar çok şey var ki şunu da yapalım bunu da yapalım,oraya gidelim ,hiç ayrılmadan duralım öylece o da yeter...ama eminim benim gibi onu bekleyen onca kişi var,remon var öncelikleee: ))) hiç kimsenin kalbini kırmadan herkese eşit vakit ayırır benim kuşum öyle de güzel yüreklidir.deli gibi gün boyu türk kahvesi içelim,mevlanaya gidelim,misk amber alalım,alakasız tasarımlar yapalım,film izleyelim,sabaha kadar uyumayalım,etsiz çiğköfte yapalım,o temizlik yapsın bende onun yanında ona çene yapayım,saatlerce sahur sofrası hazırlayıp 5 dk da herkesin nasılda yediğini izleyelim...yapacak çok şey var haticem,hadi sen kalk gel artık :)

12 Temmuz 2011 Salı

nankör kedi.

birşey eksik bazı insanlarda...uzak durmak lazım böylelerinden çünkü ne yapacakları belli olmaz..kaybedecek birşeyi olmayan insanlardan korkulur ya hani;aynen öyle...kaybedecek bir "ahlak"ı olmayan ve en önemlisi "Allah korkusu" olmayan insanlardan gördüm ne gördüysem...bundan sonra ki hayatımda utanma duygusu olan insanlarla karşılaşmak ümidiyle..

1 Temmuz 2011 Cuma

4işlemdenibaret

mutluluk...bunun için illa pahalı bir şeyler almaya,en güzel tatile çıkmaya,sevgiliyle/arkadaşlarla felekten bir gün çalmaya gerek yok..yalındır mutluluk,karmaşık kelimelere ihtiyaç duymaz kendini ifade etmek için...yakın zamanda gerçekleştirdiğimiz bir muhabbette bana " beni uzaklarda arayanlara; mutluluk;mutsuz olmama halidir " diye anlat dedi...yani mutluluk illaki hazların var olması değil acıların yokluğudur...kendi içinde çok derin manalar içeriyor gibi değil mi sizce de?gibi diyorum çünkü henüz hayata güzel bakmayı öğrenememiş çok insan tanıyorum,bu yüzdende açık kapı bırakmayı tercih ediyorum...fırsat bilsek bu açık kapıdan sızıversek içeriye,mutluluğun varolmayan ülke değil gerçek olan rüyalar ülkesi olduğunu görsek...dört işlemin en kolayı olduğunu , matematikten nefret edenlerin bile kolaylıkla yapacağını...
üniversite mezuniyet yıllığıma iki arkadaşım şöyle yazmışlardı benim için;hep böyle bir kız olursan belki şirinleri bile görebilirsin...çok mutlu olmuştum okuduğumda...demek ki mutluluğumu kendi içimde yaşamaktan öte dışarıya da yansıtabiliyordum.demek ki sahiden sahi mutluluklarım vardı benim ve bu farkediliyordu...
kim bilir belki mutluluk ha deyince gelmez...hahahaha demek lazım,bir de onu denemeye var mısınız?

23 Haziran 2011 Perşembe

mutlak mutluluk...

bir şey eksik..biliyorum... yine bir heyecan...sanki puzzle'ın en önemli parçası eksik gibi...hani,kocaman bir gülün dikeni değil de minicik tomurcuk gülün bir parçası eksik gibi..tablonun en can alıcı noktası.bence; en tamamlayıcısı.herkese göre; en güzel noktası..ona göre; en dikkat çeken parçası..peki ya nerde bu parça?
bütün bu sorularla boğuşurken,uzaktan gülümseyen kaderi farkediyorum..ne yaparsam yapayım yazılana göre oynayacağımı  hatırlayorum...mutlu oluyorum bir an;gülümsüyorum.. biliyorum ki,bana yazılan benim için en güzel olanı...çünkü "herkes için en iyisini isteyen"den gelen herşey en güzeliydi...mutlak mutluluktu...bir anda yok oluyor endişelerim,telaşlarım,üzüntülerim...içimi bir huzur kaplıyor...en zor anlarda gelen yardımcımız;Yaradanımız;umudumuz...
herkes gider cem adrian evet...ama o gitmez,terk etmez..ısrarla,istemesen,beklemesen bile en zor anlarında  gülümser ve hayatını bir anda güzelleştirir...çünkü onun bir şey yapmasına gerek yoktur.. güzellik ve mutlak mutluluk,onun varoluşunda..ve bizi yaratışında...
sonradan farkettim; bütün bunlar olurken minicik bir ses gür bir şekilde fısıldadı kulağıma: "mesele hayallerin gerçek olması değil,beraber hayaller kurmaktır..."
teşekkürler en sevdiğim...<3

19 Haziran 2011 Pazar

hiç büyümedim ben fotoğraflarımızda,o ise hiç yaşlanmadı...

başlangıç noktam,babam...
"hayat masalı"mın başkahramanı...
ilk ve hiç tükenmeyecek tek aşkım...
ailemizin en sağlam direği...
çocukları "sakalların batıyor" gerekçesiyle öpmezse koşa koşa gidip traş olan melekimsi...
en kıymetlim,sevdiceğim,kıyamadığım...
teknoloji özürlüm,bıkmadan usanmadan soru soranım...
hiç bir sevgilinin,eşin yerini dolduramayacağı aşk...
Allah'ımın bana armağanı,en kıymetli hediyesi...
hep özlediğim,yanındayken bile doyamadığım...
gökgürültüsünden korktuğumda kulaklarımı kapatan ellerin gizli sahibi...
uzak diyarların buğulu gözlü yareni...
yanlışlarımın bile tek kefili ...
uzaklardaki kalabalığın en önünde duran adam...
büyüdüğümün farkında olan tek kişi...
hiç birşeyden korkum yok,seni kaybetmekten gayri...
bitiş noktam;babam...

16 Haziran 2011 Perşembe

Sans oyunu misali...

şikayetim yalnızlıktan değil... yanılgıdan, yenilgiden.Ve bu yüzden, gerçek hayattaki yenilgilerimi, hayallerimde yenmekle meşgulüm.ama sonra bir bakıyorum;hayalden ibaret bir ömrüm kalıyor elimde, gerçekten uzak soyut mutluluklar...
kimse kimsenin yanında olmak zorunda değil malum, benim onu seçtiğim gibi, onun da beni seçmeme hakkı var.ben elmayı seviyorum diye elmanın da beni sevmesi şart mı misali...bu yüzden de ona değil kendime kızgınlığım, bu yanlışlıkla saptığım  yolun hiç sonu gelmeyecek gibi, hele de bu acı hiç dinmeyecek gibi...bu yolun ana yol değil de bir patika yol olması ümidiyle...

13 Haziran 2011 Pazartesi

sessizliğimsin...

neden böyledir insan...canının en çok yandığını hissettiği anda neden hırçın kelimelere sarılır?sinirli anında neden insanların hataları aranır , hatta yüze vurulur?vicdansız kelimeler mi rahatlatır insanın kalbini?bir zamanlar melek olarak adlandırdığınız insan neden sinirli anında canavarmış gibi görünür?..
birini tanırsın,uzaklardan çok uzaklardan gelmiştir... farklıdır... güzeldir... samimidir... insandır...kim bilir uzun süre sonra Allah tarafından gönderilmiş bir kurtarıcı da olabillir...pek fazla düşünüp, algılamak istemezsin ..ürkek yaklaşırsın.. sonra öyle bir şey olur ki...dur der yüreğin.;durursun!.ve kimse senin yüreğinin sesine kulak vermez..hele o...kurtarıcın hiç anlamaz..hırçınlaşır,kalp kırar,olmadık şeyler söyler...ve güzellikler o gece şehri terkeder...
yürekte derin bir yara açılır...çünkü dil yarası başka bir şeydir... acıtır... kanatır;oluk oluk.. sonra yine her zaman olduğu gibi yaralarını sarmak sana kalır..ne de olsa en tesirli ilaç kendinde..sararsın yaralarını zor da olsa.. izin vermezsin aynı şeyin tekrar olmasına,gardını almışsındır bir kere...bekleme çünkü;bu gardı artık kimse indiremez... ben bile...

9 Haziran 2011 Perşembe

'söylemediklerimi işitin lütfen'

nedendir bilinmez sebebi gülmelerin.
neden ağladığını,üzüldüğünü bilirde insan;mutlu olmayı önemsemez,sebepleriyle ilgilenmez sanki bedavaymışçasına.
çünkü;basittir mutlu olmak,neden gerekmez.oysa ki bedeli bizdedir:"kendini içinde bir yerlerde keşfedip;sessizce büyümüş, derinleşmiş yerler".oraya düşenlerimiz olmadı mı hiç?

ilginçtir ki;çok farklı olduklarını zanneden insanlar benzer düşünce kalıplarına sahip olabiliyor bazen.
merak ediyorum;görüşlerine zerre kadar katılmadığımız halde yine de kendisine saygı duyduğumuz,varlığına kıymet verdiğimiz biri var mı?bunu yapabildiğimizdeki bakış açısı dünyayı daha güzel hale getirmez mi?
sevgim çekip alamıyor beni derin ıssızlığımdan..benim ıssızlığım,sokaklarda tek bir tanıdık simaya rastlamamaya alışmaktı güçlükle.kalabalıklara alışmak hatta öyle ki kalabalıktan kaldırımda yanlışlıkla sana çarpan insana sinirli yüz ifadesiyle bakmaktır ıssızlık.'gülümseyip geçememek'tir , 'isteyerek olmamıştır' diyememektir ıssızlık ve sonra farkedersiniz ki ömür ;  aynanızı kıranlara kendinizi kanıtlamakla geçiyor.

şimdi burda değilsin.ama beni duyabiliyorsın,biliyorum.kapat gözlerini benim için ve dinle n'olur.

17 Şubat 2011 Perşembe

yaşanan ama hiç yaşanmamamış gibi duran...

öyle bir duygu yaşıyorum ki,tarif edemiyorum onu.kelimelerle yazamıyor,sözcüklerle ifade edemiyor,kendimce şekillendirip,süsleyip püsleyemiyorum...oysa ki ben o duyguyu yaşadım.hemde saç telimden ayak tırnağıma kadar...en önemlisi de bu duyguyu bir kere bile olsa yaşayabilenlerden olduğum için şükür ediyorum  Allah'a ve hayata...şimdi dönüp bakıyorum arkama ve göremediklerime göz,duyamadıklarıma kulak,söyleyemediklerime dil olabilen biri "aşk"tır ama yine de bitmiş olmasına şükredilendir...

14 Şubat 2011 Pazartesi

dışı buz,içi balım...

alışmalı aslında insan.nerden baksan on yıl olmuş;evimizin 'çılgın'ı bizden ayrı yaşamaya alışalı.alışmak zorunda kalalı...ne gariptir ki hayat sözlüğünde "hiç istemediğim ama alışmak zorunda olduğum durum"diye bir entry var...hiç istemediğim ama alışmak zorunda kaldığım durumlar,duygular...ya bu?on yıldır kim bilir kaç kere yaşandı bu vedalar...yılda onikiden hesap etsek  yüzyirmi kez.ablam için ise ikiyüzkırk.otogar yolu bize dost..ailecek hala taş kesilemeyen kalbimiz,bugün yine kırgın,üzgün,buruk...hangi hayet gailesi-hedefi-umudu bir insanın ailesinden uzak yaşamasını mantıklı kılar???çok iyi bir üniversitede okumak,en iyi üniversitede işe sahip olmak...bunlar benim yarın sabah biricik ablamla aynı odada uyanamıyor olmama değer mi?diş fırçasının bire düşmesine,gereksiz gülmelerimize,bir anda ağlamalarımıza...alışmalı aslında insan..ama bugün yine görülüyor ki biz ailecek alışamadık..ben şimdi tekrar uyamayacağım.çünkü saat altıda;bu odada ablamla birlikte uyandık,şimdi uyarsam 2 saat sonra kendi başıma uyanacağım.oysa ki ben bunu yarın zaten yapacağım.o halde şimdi bu hakkımı kullanmak istemiyorum..ben ablamla birlikte uyandığım bu gökyüzünü bugün harcamayacağım.
benim abl(a)m...
dışı buz,içi balım...keşfedilmesi biraz zor ama farkedildiği zaman da vazgeçilmesi mümkün olmayanım...I do love you =)))

30 Ocak 2011 Pazar

sevgiden adam...

zamanın görüntü hali...
benim babam sevmek ve sevilmek için yaratılmış...öylesine delice,dolu dizgin sever ki anlamak zor;öyle derin ki o...hayat felsefesi,hayata katlanışı,her zorluğun altından ustaca kalkışı....her isteğimi hatta hayallerimi bile gerçeğe çevirmek için her cephede  kahramanca savaşan babam...kızlarını hata yaptığını hissettiğimizde ona karşı koyabilecek güçte yetiştirecek kadar yürekli babam...benim kardan babam derinde bir yerlerde...
suskun sever benim babam...gözleriyle sever,bakışlarıyla sever,sarılarak sever,öperek sever..hep sever..uslanmaz bir 'insan severdir' babam...bazen sorumsuzluk abidesi ama yinede sabırsızlıkla beklenen özlenen kişi...
beraber yürürken kolunu omzuma koyan ve arkadaşlarına beni "işte benim sevgilim" diye tanıştıran ilk aşkım...babam...hata yapacağımı hissettiği anda şöyle bir gülümser ama hiç bir şey söylemez...çünkü bilirki babanın görevi "ortada çukur var yandan geç kızım" demek değil,doğrusuyla yanlışıyla hayatı kendimce yaşarken o çukara düşersem eğer hemen yardıma koşup elimden tutacak ilk kişi olmaktır...neredeyse kilometrelerce öteden öle bir "ben hallederim" diyor ki yarın kıyamet kopacak olsa ve o " ben hallederim " dese hiç bir şey olmayacakmış gibi devam edebilirim hayata...=)
şiir yazarmış babam,resim yaparmış...kompozisyon derslerinde hep yardım ederdi bana hatta ablama ingilizceyi o öğretmiş;hayatımızın her yerinde babam...
hep düşünürdüm bir şey var o yeşil gözlerde...güzel gözlüm kıssa gözlerini baksa dünyaya...bakabilir miyim bende onun gibi sevgi ve saygı dolu?çünkü ilk kez o gösterdi bana gökyüzünde ki çok çok yıldızları. köydeydik ve babam "bak gökyüzüne,bir daha bu kadar çok yıldızı bir arada göremezsin" demişti...çocukluğu köyde geçmiş babam kırılgandı şehir yaşantısının vahşi uğultusunda...yıldızlar şehirde vardı belki ama başka bir manadaydı onun için...oysa ki babamın olduğu her yer;yıldızların çok fazla olduğu,pırıl pırıl bir dünya benim için...ve babamdan başka hiç kimse gösteremedi öyle güzel bir manzarayı...
az biraz üzülse babam "bana kızma babacım ben hem öksüz hem yetim adamım" deyiverir ya;canımdan can kopar...baba;hep mutlu olalım olmaz mı?
yıllar geçtikçe daha da sıkı arkadaş oluyoruz babamla...inanılır gibi değil belki ama babama söyleyemeyeceğim  bir şeyim olamaz...çünkü o çocuğunu olduğu gibi sevmeyi çok iyi bilen biri...hatta insanları...
bu yazıyı okuyanlara bir sır vereceğim.
benim babam senin babanı dövmez biliyor musun?sever,sadece sever...çünkü benim babamın silahı sevgi...
babam sevgisi...
kardan babam,george'm...
hiç bitmez,tükenmez...

29 Ocak 2011 Cumartesi

anne benim uçmam gerek...

uzun süre sonra bulduğum çözüm bu... özgür kalmanın fiziksel olmadığını herşeyin yürekte bittiğini görmem zaman aldı belki ama sonuca ulaştım sanırım... nerdeydim ben?yaşadıklarımla büyüdüm büyüdüm büyüdüm de mi buraya geldim yoksa yapılan düşüncesizce davranışlara kırıla kırıla mı?...yok yoook ben tam bir sevgi arsızı şımarık bir kızım da hayatı görmek istediğim gibi mi görüyorum...bence uyudum,büyüdüm gibi göründüm ama büyümedim...bir gün bile büyümedim...benim gibi büyümeye karşı koymak hissiniz bugünler de oldukça oldukça baskın çıkıyorsa,hiç kimse ya da birisi olun...yok yok gelin beraber olalım...mutlu olmaya doğru yola çıkalım...mutsuzluklardan pay çıkarmak vaktidir belki de? ya da annenizden çok fazla uzaklaşmadan "uçma zamanı"dır? /gkctrn/

18 Şubat 2009 Çarşamba

o benim dünyam...

ordan burdan şurdan,senden benden bizden...benim dünyamda bu işte sabah mamuru...bir kaç sayfa sonra göreceğiniz önce takılar sonra kumaşlar sonra da belki pastalar: ))
beni kalabalık sandılar...evimde hiç güneş batmaz diye geçti aklınızdan...acılarım,sırlarım,çelişkilerım,umutlarım,yalnızlıklarım,hayal kırıklıklarım,gözyaşım...sizin yalnızlıklarınız...bazen ölme istiğim bazen de yaşama sevincim akıyor bütün bu el emeği zımbırtılarımın dünyasına.....herşeyin olduğu aslında koskocaman bir kimsesizler ülkesine hoşgeldik...
geç de olsa şimdi anlıyorum..beni aşar bu kelimelerin altında ki kelimeler,yüzlerin altında ki yüzler...bu çocuklar bir gün kazanacaklar,sonsuzluk tükenmez ama hayat da tümden yanlızlıktır...hadi oyalanma birazdan yarın olacak...öylesine çok maske kullanmış, öylesine çok değişik kalıplara girmiş, şekil değiştirmek zorunda kalmıştım ki, gerçek niteliğini yitirmiş olarak duruyordum...işte benim dünyam bu...sabah mamuru...

en kolay olan...... denemek ise bedava!=)


"sevmek" bizim içimizde...kimilerinde ise biraz derinlerde..ama bulduğumuz an hayatı kolaylaştıran bir enstrüman o halde aramak için üşenmeyelim,hemen bulamazsak pes etmeyelim,geç kaldığımızı düşünürsekte umutsuzluğa kapılmayalım..sevgiyi içimizde biryerlerde ararken ,kendimize yolculuğa çıkıp KENDİMİZİ KEŞFEDELİM..benim kendimi keşfetme mutluluğumda hayatımın bir şekilde kıyısından köşesinden geçen,beni seven sevmeyen,üzen üzmeyen,gören görmeyen herkese teşekkürler...=))