8 Aralık 2011 Perşembe

teşekkürler...

bu bir şükür yazısıdır... Yaradana, sabretme gücü verdiği için minnettarlığımı ifade yazısıdır...
içimin taaaa derinliklerinden kopmuştur...
mutlak mutluluk demiştim daha önce/sevmem böyle söylemeyi ama/ne de güzel söylemişim...şu yalancı dünyada gerçek olana-tek olana hissedilen bu teslimiyet duygusu...beni kendi içimde yolculuklara çıkartan bu emsalsiz saygı...sersemim karşında,acizim,küçüğüm çok küçüğüm...yeri göğü yaratan,can veren-yanına alan,hanesinde aklımıza gelen gelmeyen herşeyin sınırsız olduğu Allah'ım...tırtıldım şimdi kelebek oluyorum;rızanla...

7 Aralık 2011 Çarşamba

alegorik dünya'm.


görmeye değer;geçmişin siyah beyaz fotoğraflarına bakıp yepyeni bir karar vermek...soluk geçmişin üzerine atılan ilk renkli fırça darbeleri...

sesim çıkıyor mu benim,
hayat duyuyor musun beni?

benzersiz düşlerin taşındığı bir kalp...çirkin bir çocuk vardı, onu özledim...
bir dakika dur,bir şey konuşacağım seninle.
hep gitmek istediğim de gidemediğim o yere...
hep olmak isteyipte olamadığım o kişiye birşeyler söleyeceğim...
ne kadar da uzun zaman almış,sadece 'başarmak'la mutlu olacağımı kendime kabullendirmem.
onun içinmiş işte,keşiflere çıkmam; hayatta sadece başararak mutlu olunmazmış diye.
esenlerde gidecek var...

sen beni duymazken ,
ben beni duydum hayat...

17 Ekim 2011 Pazartesi

yeniden'cesine...

öyle bir şey yaşarki insan;gerçek yaşamla tüm bağları kopmuşcasına hisseder..ama farkettim ki bu bağlantısızlıkta mutlu olmak kadar gerçek ve doğal...bu duygusal yük öğretici...hem belki iyi oldu ; biz yere erken indik..şimdi yarım yaşanmış mutluluklarımız boğazımda bir düğüm. ama işte hepsi bu kadar. bitti,sonunda yaralarımı sardım ...bgn mutluluk;yeniden gülümsemek...boşver bu halimi sakın darılma;unuttum seni vediye...

5 Ekim 2011 Çarşamba

deneme uçuşu.

zamanın otesinden entry...5ekım2011 de yazılan ...
zordu yeniden birine güvenmek..hele  inanıp birlikte bir adım atmak...adım atmışlığım yok nitekim şartlar zorlayıcı :) ama bunun için içimde bir istek olması bile sevindirici değil mi?bu duygu hakkında herkesin birşeyler söylemek,söyleyebilmek gibi bir lüksü var.ama benim lüksüm şimdi uzaklarda...sabah oldu bir baktım özlemişim.dedim nasıl birşeydir bu?bik bik bik;saçmaladım kendi kendime..sonra durdum ki aşk için yeni bir tarif geldi ta derinden bir yerden...""aşk çoğu zaman sadece bir bakıştan ibarettir""...bekleyendir, bekletendir, nefessiz bırakandır, düşündürendir, düşünendir;çimdir çimendir aşk...onun söylediğine göre ise "iş gücü kaybı":)kendine kendine gülmekten,düşünmekten kendini alamayınca n'olur;çalşamaz insan...dışardan bakınca eğlenceli bu durumlar...ama benim baktığım nokta farklı.şimdi şükür zamanı; Allah'a teşekkür zamanı ...çünkü öğrendik aşk gidiyorum hiç demez ama geliyorum da demez...gelir,hoşgelir...,iyiki  dedirtir taa uzaklardan...öyle zor zamanda öyle güzel gelir ki,yeniden seversin kendini...çimdir çimendir nooriedir...


19 Ağustos 2011 Cuma

canım babam...sevgili babam..

babama dair ; kısacık bile olsa  yazmak,hatta onu düşünmek bile güzel..mis kokulu babam...canım babam..sevgili babam...bitmeyen özlemim,sınırsız sevgimin sahibi,güzel yüreklim...senden benim ve insanların öğreneceği o kadar çok şey var ki,ne olursun kendine dikkat et babam...şefkat babam...merhamet babam...süperman babam...korkularımın gardı ; senden bir gün ayrılacağım korkusunun bile...çünkü bilmek güzel,gerçek olan dünyada sonsuza dek birlikte yaşayacağımızı...Allah'ın baba olarak seni bana seçmesi...en güzel , en kıymetli hediyem...sonsuzum benim...benim..benim..benim...ha bir de ablamın tabi =))

13 Ağustos 2011 Cumartesi

cin ali'nin cin ayşe'si...

küçük,minik,fiyakasız da olur kahramanlıklar..bir günah işlemiş gibi elleri soğuk değil...her gün yeniden ölen umutlar gibi değil...hayatın cin ali'sinin cin ayşe'si gibi...bir kalem çiziğiyle mutlular.çok mutlular..ama mutsuz etmekte  bir o kadar kolay,aman ha dikkat etmek lazım noktalara bile..onlar mutlu kahramanlar,tam da ortasından dalmamak lazım hayatlarına...kaba davranmamak lazım zira paldır küldür kırılmaz kalp,öncelikle "çıt" diye bir ses duyulur..ama kalp çalışkan..minnacık ve çalışkan...durmaz ki...duracakmış gibi hissedersin ama yine de devam ...hayatın cin ali'si ne de olsa kararlı bulmaya cin ayşe'sini...oysa ki kalplerimiz ne kadar kıymetli.o minnacık haliyle nasılda mutlu,tuhaf ama beslendiği tek şey de incelikler;onları esirgiyorlar...hoyrat davranıyorlar...kalp durmuyor ama "çıt" edip,soluyor bir süreliğine..soluk kalp...yama yapmamak lazım kalplere,gün gelir de su alır oralardan,batarsın azizim mazallah...
bu yazı burada biter çünkü  lilly uyuyakalmış...uyandıramam onu;kıyamam ki...devamı sonra.

18:16lilly uyandı...(sanırım lilly'de benim gibi Amy Winehouse sever.çünkü back to black'ı açtığım anda gözlerini açtı,5.kez dinleyene  kadar karşımda dans etti.dans yeteneği bile var;seni seviyorum lilly)  :)
ne demiştik azizim...yolda yürürken aniden geri dönmek istersin hani bazen;zamanı gelmiştir sanki...çünkü "kalbinin götürdüğü yere git"lerin bazen  zamansız,bazen sert bir u dönüşü gibi,bazende kös kös dönüşleri olabiliyor..bir ömür hayali ile çıkılan yollardan isteksiz sapmalar falan..hafıza problemim malum;öyle ki sevgilim olsa adını unutup telefon rehberine bakarak hatırlayacak bir tipim.azizim açık verdim ;desene ondan yalnızım:))ancak aklımdan silinmemiş bir replik ..film Eternal Sunshine.
-wait,wait,wait...just wait..
-wait ;why?
-I don't know..just wait...
nedenleri çok mu önemlidir;gitmelerin,kalmaların,sevmelerin,özlemelerin,hatırlamaların...değil ki.gitmişim işte bu kadar.hatırlamışım azizim ne yapacaksın, neden deyip duruyorsun da ;nedenini bilmen sonucu mu değiştirecek?hem neden müdahale ediyorsun ,benim sonuma..bilmiyor musun sanki benim "son"larım her daim mutlu.ama sanırım sen biraz karamsarsın..o yüzden de çık git hayatımdan.
ya da dur gitme...toz pembe dünyamı toza bulayıp, pembelerimi de alıp gitme......kal yanımda,gel birlikte pembe ama toz değil fuşya pembe bir dünya kuralım..cin ali cin ayşe'sini bence orada bulacak...onlar zaten mutlu,bizim mutluluğumuzla daha da mutlu olacak dünya. hayır;hiç ütopik bir fikir değil..hıhh!sen çok biliyorsun. bu arada lilly yeniden dans ediyor 15. kez back to black eşliğinde...amy,ben,lilly,cin ali ve ayşesi...mutluyuz...

26 Temmuz 2011 Salı

masal kahramanları

kuşuuuuum...
uzağıma düştüğünden beri ısrarla hatırlanan,özlenen,beklenen...yaptığımız onca saçmalık, kat ve kat fazla da güzellikler var...kim bilir farkında bile değildir ama çok şey kattı bana...ta Amerikalardan en kötü günlerime bir maille son verdi,farklı açıdan bakabilmeyi öğretti...üzüntülü anlarımın sorgusuz ortağı oldu haticem...mutlu anlarımda ise benim mutlu olmama benden çok mutlu olduğunu hep hissettirdi...
sabır taşı haticem..neler yaşadı da hiç başını eğmedi,2 damla gözyaşı görmedim o güzel gözlerinde...sarsılmaz bir inancı vardı onu yaratanın en güzel günleri sadece bir süre beklettiğine..inanılmaz bir katlanma gücü olduğunu herkese gösterdi.zor günler geçirdi ama hep sonunda ki o muhteşem mutluluğu,ebedi saadeti görmüşçesine gülümsedi...bekledi...ve bir gün ibrahim kardeşim çıkageldi..sonu gelmeyecek kadar güzel ve sürükleyici bir masalda bu dünya da başlamış oldu...adı:"hatice&ibrahim"..evet o tam bir beyaz atlı prens..haticeme sorsanız tarif edilmezdir elbette ama bence o ; haticemin beyaz atlı prensi..onu atının terkisine öyle bir alıp kaçtı ki...belki bizden uzaklaştırdı ama olsun.üzülmedim.nasıl haticem herşeye göğüs gerdi ise bende onun özlemine göğüs gerdim.şükür Allah'ıma haticemi çok mutlu etti.dualarım kabul olmuştu ; çünkü mevlanaya gittiğimizde,yatsı namazına camiye gittiğimizde,oruçlarımızda o  yanımda iken hiç kendime dua etmeden, önce hep ona dua ettim."Allahım yanımda ki muhteşem arkadaşıma en güzel günleri nasip et "dedim. ve ibrahim kardeşim çıkageldi..iyiki de geldi hoşgeldi...gönlümüzün sultanını ebediyete kadar mutlu etme görevi ona verildi;ne kadar da şanslı...Maşallah...
umut'un tanımı haticem...sabrın eşanlamlısı,kin tutmanın nefret etmenin zıt anlamlısı...anlayış abidesi haticem...bana;'olsun gökçe onuda öyle seviyorum, ben kabullendim' demeyi öğreten insan..aslında daha neler öğretti...bilmem ben ona birşey öğrettim mi  bir insan nasıl çok sevilir göstermem dışında...=))
şimdi öyle haticemin uzak diyarlardan bize gelmesini beliyorum...kafamda o kadar çok şey var ki şunu da yapalım bunu da yapalım,oraya gidelim ,hiç ayrılmadan duralım öylece o da yeter...ama eminim benim gibi onu bekleyen onca kişi var,remon var öncelikleee: ))) hiç kimsenin kalbini kırmadan herkese eşit vakit ayırır benim kuşum öyle de güzel yüreklidir.deli gibi gün boyu türk kahvesi içelim,mevlanaya gidelim,misk amber alalım,alakasız tasarımlar yapalım,film izleyelim,sabaha kadar uyumayalım,etsiz çiğköfte yapalım,o temizlik yapsın bende onun yanında ona çene yapayım,saatlerce sahur sofrası hazırlayıp 5 dk da herkesin nasılda yediğini izleyelim...yapacak çok şey var haticem,hadi sen kalk gel artık :)

12 Temmuz 2011 Salı

nankör kedi.

birşey eksik bazı insanlarda...uzak durmak lazım böylelerinden çünkü ne yapacakları belli olmaz..kaybedecek birşeyi olmayan insanlardan korkulur ya hani;aynen öyle...kaybedecek bir "ahlak"ı olmayan ve en önemlisi "Allah korkusu" olmayan insanlardan gördüm ne gördüysem...bundan sonra ki hayatımda utanma duygusu olan insanlarla karşılaşmak ümidiyle..

1 Temmuz 2011 Cuma

4işlemdenibaret

mutluluk...bunun için illa pahalı bir şeyler almaya,en güzel tatile çıkmaya,sevgiliyle/arkadaşlarla felekten bir gün çalmaya gerek yok..yalındır mutluluk,karmaşık kelimelere ihtiyaç duymaz kendini ifade etmek için...yakın zamanda gerçekleştirdiğimiz bir muhabbette bana " beni uzaklarda arayanlara; mutluluk;mutsuz olmama halidir " diye anlat dedi...yani mutluluk illaki hazların var olması değil acıların yokluğudur...kendi içinde çok derin manalar içeriyor gibi değil mi sizce de?gibi diyorum çünkü henüz hayata güzel bakmayı öğrenememiş çok insan tanıyorum,bu yüzdende açık kapı bırakmayı tercih ediyorum...fırsat bilsek bu açık kapıdan sızıversek içeriye,mutluluğun varolmayan ülke değil gerçek olan rüyalar ülkesi olduğunu görsek...dört işlemin en kolayı olduğunu , matematikten nefret edenlerin bile kolaylıkla yapacağını...
üniversite mezuniyet yıllığıma iki arkadaşım şöyle yazmışlardı benim için;hep böyle bir kız olursan belki şirinleri bile görebilirsin...çok mutlu olmuştum okuduğumda...demek ki mutluluğumu kendi içimde yaşamaktan öte dışarıya da yansıtabiliyordum.demek ki sahiden sahi mutluluklarım vardı benim ve bu farkediliyordu...
kim bilir belki mutluluk ha deyince gelmez...hahahaha demek lazım,bir de onu denemeye var mısınız?

23 Haziran 2011 Perşembe

mutlak mutluluk...

bir şey eksik..biliyorum... yine bir heyecan...sanki puzzle'ın en önemli parçası eksik gibi...hani,kocaman bir gülün dikeni değil de minicik tomurcuk gülün bir parçası eksik gibi..tablonun en can alıcı noktası.bence; en tamamlayıcısı.herkese göre; en güzel noktası..ona göre; en dikkat çeken parçası..peki ya nerde bu parça?
bütün bu sorularla boğuşurken,uzaktan gülümseyen kaderi farkediyorum..ne yaparsam yapayım yazılana göre oynayacağımı  hatırlayorum...mutlu oluyorum bir an;gülümsüyorum.. biliyorum ki,bana yazılan benim için en güzel olanı...çünkü "herkes için en iyisini isteyen"den gelen herşey en güzeliydi...mutlak mutluluktu...bir anda yok oluyor endişelerim,telaşlarım,üzüntülerim...içimi bir huzur kaplıyor...en zor anlarda gelen yardımcımız;Yaradanımız;umudumuz...
herkes gider cem adrian evet...ama o gitmez,terk etmez..ısrarla,istemesen,beklemesen bile en zor anlarında  gülümser ve hayatını bir anda güzelleştirir...çünkü onun bir şey yapmasına gerek yoktur.. güzellik ve mutlak mutluluk,onun varoluşunda..ve bizi yaratışında...
sonradan farkettim; bütün bunlar olurken minicik bir ses gür bir şekilde fısıldadı kulağıma: "mesele hayallerin gerçek olması değil,beraber hayaller kurmaktır..."
teşekkürler en sevdiğim...<3

19 Haziran 2011 Pazar

hiç büyümedim ben fotoğraflarımızda,o ise hiç yaşlanmadı...

başlangıç noktam,babam...
"hayat masalı"mın başkahramanı...
ilk ve hiç tükenmeyecek tek aşkım...
ailemizin en sağlam direği...
çocukları "sakalların batıyor" gerekçesiyle öpmezse koşa koşa gidip traş olan melekimsi...
en kıymetlim,sevdiceğim,kıyamadığım...
teknoloji özürlüm,bıkmadan usanmadan soru soranım...
hiç bir sevgilinin,eşin yerini dolduramayacağı aşk...
Allah'ımın bana armağanı,en kıymetli hediyesi...
hep özlediğim,yanındayken bile doyamadığım...
gökgürültüsünden korktuğumda kulaklarımı kapatan ellerin gizli sahibi...
uzak diyarların buğulu gözlü yareni...
yanlışlarımın bile tek kefili ...
uzaklardaki kalabalığın en önünde duran adam...
büyüdüğümün farkında olan tek kişi...
hiç birşeyden korkum yok,seni kaybetmekten gayri...
bitiş noktam;babam...

16 Haziran 2011 Perşembe

Sans oyunu misali...

şikayetim yalnızlıktan değil... yanılgıdan, yenilgiden.Ve bu yüzden, gerçek hayattaki yenilgilerimi, hayallerimde yenmekle meşgulüm.ama sonra bir bakıyorum;hayalden ibaret bir ömrüm kalıyor elimde, gerçekten uzak soyut mutluluklar...
kimse kimsenin yanında olmak zorunda değil malum, benim onu seçtiğim gibi, onun da beni seçmeme hakkı var.ben elmayı seviyorum diye elmanın da beni sevmesi şart mı misali...bu yüzden de ona değil kendime kızgınlığım, bu yanlışlıkla saptığım  yolun hiç sonu gelmeyecek gibi, hele de bu acı hiç dinmeyecek gibi...bu yolun ana yol değil de bir patika yol olması ümidiyle...

13 Haziran 2011 Pazartesi

sessizliğimsin...

neden böyledir insan...canının en çok yandığını hissettiği anda neden hırçın kelimelere sarılır?sinirli anında neden insanların hataları aranır , hatta yüze vurulur?vicdansız kelimeler mi rahatlatır insanın kalbini?bir zamanlar melek olarak adlandırdığınız insan neden sinirli anında canavarmış gibi görünür?..
birini tanırsın,uzaklardan çok uzaklardan gelmiştir... farklıdır... güzeldir... samimidir... insandır...kim bilir uzun süre sonra Allah tarafından gönderilmiş bir kurtarıcı da olabillir...pek fazla düşünüp, algılamak istemezsin ..ürkek yaklaşırsın.. sonra öyle bir şey olur ki...dur der yüreğin.;durursun!.ve kimse senin yüreğinin sesine kulak vermez..hele o...kurtarıcın hiç anlamaz..hırçınlaşır,kalp kırar,olmadık şeyler söyler...ve güzellikler o gece şehri terkeder...
yürekte derin bir yara açılır...çünkü dil yarası başka bir şeydir... acıtır... kanatır;oluk oluk.. sonra yine her zaman olduğu gibi yaralarını sarmak sana kalır..ne de olsa en tesirli ilaç kendinde..sararsın yaralarını zor da olsa.. izin vermezsin aynı şeyin tekrar olmasına,gardını almışsındır bir kere...bekleme çünkü;bu gardı artık kimse indiremez... ben bile...

9 Haziran 2011 Perşembe

'söylemediklerimi işitin lütfen'

nedendir bilinmez sebebi gülmelerin.
neden ağladığını,üzüldüğünü bilirde insan;mutlu olmayı önemsemez,sebepleriyle ilgilenmez sanki bedavaymışçasına.
çünkü;basittir mutlu olmak,neden gerekmez.oysa ki bedeli bizdedir:"kendini içinde bir yerlerde keşfedip;sessizce büyümüş, derinleşmiş yerler".oraya düşenlerimiz olmadı mı hiç?

ilginçtir ki;çok farklı olduklarını zanneden insanlar benzer düşünce kalıplarına sahip olabiliyor bazen.
merak ediyorum;görüşlerine zerre kadar katılmadığımız halde yine de kendisine saygı duyduğumuz,varlığına kıymet verdiğimiz biri var mı?bunu yapabildiğimizdeki bakış açısı dünyayı daha güzel hale getirmez mi?
sevgim çekip alamıyor beni derin ıssızlığımdan..benim ıssızlığım,sokaklarda tek bir tanıdık simaya rastlamamaya alışmaktı güçlükle.kalabalıklara alışmak hatta öyle ki kalabalıktan kaldırımda yanlışlıkla sana çarpan insana sinirli yüz ifadesiyle bakmaktır ıssızlık.'gülümseyip geçememek'tir , 'isteyerek olmamıştır' diyememektir ıssızlık ve sonra farkedersiniz ki ömür ;  aynanızı kıranlara kendinizi kanıtlamakla geçiyor.

şimdi burda değilsin.ama beni duyabiliyorsın,biliyorum.kapat gözlerini benim için ve dinle n'olur.

17 Şubat 2011 Perşembe

yaşanan ama hiç yaşanmamamış gibi duran...

öyle bir duygu yaşıyorum ki,tarif edemiyorum onu.kelimelerle yazamıyor,sözcüklerle ifade edemiyor,kendimce şekillendirip,süsleyip püsleyemiyorum...oysa ki ben o duyguyu yaşadım.hemde saç telimden ayak tırnağıma kadar...en önemlisi de bu duyguyu bir kere bile olsa yaşayabilenlerden olduğum için şükür ediyorum  Allah'a ve hayata...şimdi dönüp bakıyorum arkama ve göremediklerime göz,duyamadıklarıma kulak,söyleyemediklerime dil olabilen biri "aşk"tır ama yine de bitmiş olmasına şükredilendir...

14 Şubat 2011 Pazartesi

dışı buz,içi balım...

alışmalı aslında insan.nerden baksan on yıl olmuş;evimizin 'çılgın'ı bizden ayrı yaşamaya alışalı.alışmak zorunda kalalı...ne gariptir ki hayat sözlüğünde "hiç istemediğim ama alışmak zorunda olduğum durum"diye bir entry var...hiç istemediğim ama alışmak zorunda kaldığım durumlar,duygular...ya bu?on yıldır kim bilir kaç kere yaşandı bu vedalar...yılda onikiden hesap etsek  yüzyirmi kez.ablam için ise ikiyüzkırk.otogar yolu bize dost..ailecek hala taş kesilemeyen kalbimiz,bugün yine kırgın,üzgün,buruk...hangi hayet gailesi-hedefi-umudu bir insanın ailesinden uzak yaşamasını mantıklı kılar???çok iyi bir üniversitede okumak,en iyi üniversitede işe sahip olmak...bunlar benim yarın sabah biricik ablamla aynı odada uyanamıyor olmama değer mi?diş fırçasının bire düşmesine,gereksiz gülmelerimize,bir anda ağlamalarımıza...alışmalı aslında insan..ama bugün yine görülüyor ki biz ailecek alışamadık..ben şimdi tekrar uyamayacağım.çünkü saat altıda;bu odada ablamla birlikte uyandık,şimdi uyarsam 2 saat sonra kendi başıma uyanacağım.oysa ki ben bunu yarın zaten yapacağım.o halde şimdi bu hakkımı kullanmak istemiyorum..ben ablamla birlikte uyandığım bu gökyüzünü bugün harcamayacağım.
benim abl(a)m...
dışı buz,içi balım...keşfedilmesi biraz zor ama farkedildiği zaman da vazgeçilmesi mümkün olmayanım...I do love you =)))

30 Ocak 2011 Pazar

sevgiden adam...

zamanın görüntü hali...
benim babam sevmek ve sevilmek için yaratılmış...öylesine delice,dolu dizgin sever ki anlamak zor;öyle derin ki o...hayat felsefesi,hayata katlanışı,her zorluğun altından ustaca kalkışı....her isteğimi hatta hayallerimi bile gerçeğe çevirmek için her cephede  kahramanca savaşan babam...kızlarını hata yaptığını hissettiğimizde ona karşı koyabilecek güçte yetiştirecek kadar yürekli babam...benim kardan babam derinde bir yerlerde...
suskun sever benim babam...gözleriyle sever,bakışlarıyla sever,sarılarak sever,öperek sever..hep sever..uslanmaz bir 'insan severdir' babam...bazen sorumsuzluk abidesi ama yinede sabırsızlıkla beklenen özlenen kişi...
beraber yürürken kolunu omzuma koyan ve arkadaşlarına beni "işte benim sevgilim" diye tanıştıran ilk aşkım...babam...hata yapacağımı hissettiği anda şöyle bir gülümser ama hiç bir şey söylemez...çünkü bilirki babanın görevi "ortada çukur var yandan geç kızım" demek değil,doğrusuyla yanlışıyla hayatı kendimce yaşarken o çukara düşersem eğer hemen yardıma koşup elimden tutacak ilk kişi olmaktır...neredeyse kilometrelerce öteden öle bir "ben hallederim" diyor ki yarın kıyamet kopacak olsa ve o " ben hallederim " dese hiç bir şey olmayacakmış gibi devam edebilirim hayata...=)
şiir yazarmış babam,resim yaparmış...kompozisyon derslerinde hep yardım ederdi bana hatta ablama ingilizceyi o öğretmiş;hayatımızın her yerinde babam...
hep düşünürdüm bir şey var o yeşil gözlerde...güzel gözlüm kıssa gözlerini baksa dünyaya...bakabilir miyim bende onun gibi sevgi ve saygı dolu?çünkü ilk kez o gösterdi bana gökyüzünde ki çok çok yıldızları. köydeydik ve babam "bak gökyüzüne,bir daha bu kadar çok yıldızı bir arada göremezsin" demişti...çocukluğu köyde geçmiş babam kırılgandı şehir yaşantısının vahşi uğultusunda...yıldızlar şehirde vardı belki ama başka bir manadaydı onun için...oysa ki babamın olduğu her yer;yıldızların çok fazla olduğu,pırıl pırıl bir dünya benim için...ve babamdan başka hiç kimse gösteremedi öyle güzel bir manzarayı...
az biraz üzülse babam "bana kızma babacım ben hem öksüz hem yetim adamım" deyiverir ya;canımdan can kopar...baba;hep mutlu olalım olmaz mı?
yıllar geçtikçe daha da sıkı arkadaş oluyoruz babamla...inanılır gibi değil belki ama babama söyleyemeyeceğim  bir şeyim olamaz...çünkü o çocuğunu olduğu gibi sevmeyi çok iyi bilen biri...hatta insanları...
bu yazıyı okuyanlara bir sır vereceğim.
benim babam senin babanı dövmez biliyor musun?sever,sadece sever...çünkü benim babamın silahı sevgi...
babam sevgisi...
kardan babam,george'm...
hiç bitmez,tükenmez...

29 Ocak 2011 Cumartesi

anne benim uçmam gerek...

uzun süre sonra bulduğum çözüm bu... özgür kalmanın fiziksel olmadığını herşeyin yürekte bittiğini görmem zaman aldı belki ama sonuca ulaştım sanırım... nerdeydim ben?yaşadıklarımla büyüdüm büyüdüm büyüdüm de mi buraya geldim yoksa yapılan düşüncesizce davranışlara kırıla kırıla mı?...yok yoook ben tam bir sevgi arsızı şımarık bir kızım da hayatı görmek istediğim gibi mi görüyorum...bence uyudum,büyüdüm gibi göründüm ama büyümedim...bir gün bile büyümedim...benim gibi büyümeye karşı koymak hissiniz bugünler de oldukça oldukça baskın çıkıyorsa,hiç kimse ya da birisi olun...yok yok gelin beraber olalım...mutlu olmaya doğru yola çıkalım...mutsuzluklardan pay çıkarmak vaktidir belki de? ya da annenizden çok fazla uzaklaşmadan "uçma zamanı"dır? /gkctrn/

en kolay olan...... denemek ise bedava!=)


"sevmek" bizim içimizde...kimilerinde ise biraz derinlerde..ama bulduğumuz an hayatı kolaylaştıran bir enstrüman o halde aramak için üşenmeyelim,hemen bulamazsak pes etmeyelim,geç kaldığımızı düşünürsekte umutsuzluğa kapılmayalım..sevgiyi içimizde biryerlerde ararken ,kendimize yolculuğa çıkıp KENDİMİZİ KEŞFEDELİM..benim kendimi keşfetme mutluluğumda hayatımın bir şekilde kıyısından köşesinden geçen,beni seven sevmeyen,üzen üzmeyen,gören görmeyen herkese teşekkürler...=))