23 Haziran 2011 Perşembe

mutlak mutluluk...

bir şey eksik..biliyorum... yine bir heyecan...sanki puzzle'ın en önemli parçası eksik gibi...hani,kocaman bir gülün dikeni değil de minicik tomurcuk gülün bir parçası eksik gibi..tablonun en can alıcı noktası.bence; en tamamlayıcısı.herkese göre; en güzel noktası..ona göre; en dikkat çeken parçası..peki ya nerde bu parça?
bütün bu sorularla boğuşurken,uzaktan gülümseyen kaderi farkediyorum..ne yaparsam yapayım yazılana göre oynayacağımı  hatırlayorum...mutlu oluyorum bir an;gülümsüyorum.. biliyorum ki,bana yazılan benim için en güzel olanı...çünkü "herkes için en iyisini isteyen"den gelen herşey en güzeliydi...mutlak mutluluktu...bir anda yok oluyor endişelerim,telaşlarım,üzüntülerim...içimi bir huzur kaplıyor...en zor anlarda gelen yardımcımız;Yaradanımız;umudumuz...
herkes gider cem adrian evet...ama o gitmez,terk etmez..ısrarla,istemesen,beklemesen bile en zor anlarında  gülümser ve hayatını bir anda güzelleştirir...çünkü onun bir şey yapmasına gerek yoktur.. güzellik ve mutlak mutluluk,onun varoluşunda..ve bizi yaratışında...
sonradan farkettim; bütün bunlar olurken minicik bir ses gür bir şekilde fısıldadı kulağıma: "mesele hayallerin gerçek olması değil,beraber hayaller kurmaktır..."
teşekkürler en sevdiğim...<3

19 Haziran 2011 Pazar

hiç büyümedim ben fotoğraflarımızda,o ise hiç yaşlanmadı...

başlangıç noktam,babam...
"hayat masalı"mın başkahramanı...
ilk ve hiç tükenmeyecek tek aşkım...
ailemizin en sağlam direği...
çocukları "sakalların batıyor" gerekçesiyle öpmezse koşa koşa gidip traş olan melekimsi...
en kıymetlim,sevdiceğim,kıyamadığım...
teknoloji özürlüm,bıkmadan usanmadan soru soranım...
hiç bir sevgilinin,eşin yerini dolduramayacağı aşk...
Allah'ımın bana armağanı,en kıymetli hediyesi...
hep özlediğim,yanındayken bile doyamadığım...
gökgürültüsünden korktuğumda kulaklarımı kapatan ellerin gizli sahibi...
uzak diyarların buğulu gözlü yareni...
yanlışlarımın bile tek kefili ...
uzaklardaki kalabalığın en önünde duran adam...
büyüdüğümün farkında olan tek kişi...
hiç birşeyden korkum yok,seni kaybetmekten gayri...
bitiş noktam;babam...

16 Haziran 2011 Perşembe

Sans oyunu misali...

şikayetim yalnızlıktan değil... yanılgıdan, yenilgiden.Ve bu yüzden, gerçek hayattaki yenilgilerimi, hayallerimde yenmekle meşgulüm.ama sonra bir bakıyorum;hayalden ibaret bir ömrüm kalıyor elimde, gerçekten uzak soyut mutluluklar...
kimse kimsenin yanında olmak zorunda değil malum, benim onu seçtiğim gibi, onun da beni seçmeme hakkı var.ben elmayı seviyorum diye elmanın da beni sevmesi şart mı misali...bu yüzden de ona değil kendime kızgınlığım, bu yanlışlıkla saptığım  yolun hiç sonu gelmeyecek gibi, hele de bu acı hiç dinmeyecek gibi...bu yolun ana yol değil de bir patika yol olması ümidiyle...

13 Haziran 2011 Pazartesi

sessizliğimsin...

neden böyledir insan...canının en çok yandığını hissettiği anda neden hırçın kelimelere sarılır?sinirli anında neden insanların hataları aranır , hatta yüze vurulur?vicdansız kelimeler mi rahatlatır insanın kalbini?bir zamanlar melek olarak adlandırdığınız insan neden sinirli anında canavarmış gibi görünür?..
birini tanırsın,uzaklardan çok uzaklardan gelmiştir... farklıdır... güzeldir... samimidir... insandır...kim bilir uzun süre sonra Allah tarafından gönderilmiş bir kurtarıcı da olabillir...pek fazla düşünüp, algılamak istemezsin ..ürkek yaklaşırsın.. sonra öyle bir şey olur ki...dur der yüreğin.;durursun!.ve kimse senin yüreğinin sesine kulak vermez..hele o...kurtarıcın hiç anlamaz..hırçınlaşır,kalp kırar,olmadık şeyler söyler...ve güzellikler o gece şehri terkeder...
yürekte derin bir yara açılır...çünkü dil yarası başka bir şeydir... acıtır... kanatır;oluk oluk.. sonra yine her zaman olduğu gibi yaralarını sarmak sana kalır..ne de olsa en tesirli ilaç kendinde..sararsın yaralarını zor da olsa.. izin vermezsin aynı şeyin tekrar olmasına,gardını almışsındır bir kere...bekleme çünkü;bu gardı artık kimse indiremez... ben bile...

9 Haziran 2011 Perşembe

'söylemediklerimi işitin lütfen'

nedendir bilinmez sebebi gülmelerin.
neden ağladığını,üzüldüğünü bilirde insan;mutlu olmayı önemsemez,sebepleriyle ilgilenmez sanki bedavaymışçasına.
çünkü;basittir mutlu olmak,neden gerekmez.oysa ki bedeli bizdedir:"kendini içinde bir yerlerde keşfedip;sessizce büyümüş, derinleşmiş yerler".oraya düşenlerimiz olmadı mı hiç?

ilginçtir ki;çok farklı olduklarını zanneden insanlar benzer düşünce kalıplarına sahip olabiliyor bazen.
merak ediyorum;görüşlerine zerre kadar katılmadığımız halde yine de kendisine saygı duyduğumuz,varlığına kıymet verdiğimiz biri var mı?bunu yapabildiğimizdeki bakış açısı dünyayı daha güzel hale getirmez mi?
sevgim çekip alamıyor beni derin ıssızlığımdan..benim ıssızlığım,sokaklarda tek bir tanıdık simaya rastlamamaya alışmaktı güçlükle.kalabalıklara alışmak hatta öyle ki kalabalıktan kaldırımda yanlışlıkla sana çarpan insana sinirli yüz ifadesiyle bakmaktır ıssızlık.'gülümseyip geçememek'tir , 'isteyerek olmamıştır' diyememektir ıssızlık ve sonra farkedersiniz ki ömür ;  aynanızı kıranlara kendinizi kanıtlamakla geçiyor.

şimdi burda değilsin.ama beni duyabiliyorsın,biliyorum.kapat gözlerini benim için ve dinle n'olur.

en kolay olan...... denemek ise bedava!=)


"sevmek" bizim içimizde...kimilerinde ise biraz derinlerde..ama bulduğumuz an hayatı kolaylaştıran bir enstrüman o halde aramak için üşenmeyelim,hemen bulamazsak pes etmeyelim,geç kaldığımızı düşünürsekte umutsuzluğa kapılmayalım..sevgiyi içimizde biryerlerde ararken ,kendimize yolculuğa çıkıp KENDİMİZİ KEŞFEDELİM..benim kendimi keşfetme mutluluğumda hayatımın bir şekilde kıyısından köşesinden geçen,beni seven sevmeyen,üzen üzmeyen,gören görmeyen herkese teşekkürler...=))